☆TÜRK TİM☆
☆☆☆☆TÜRK TİM☆☆☆☆  
 
  KIRGIZİSTAN CUMHURİYETİ 23.04.2024 17:01 (UTC)
   
 

 

KIRGIZİSTAN CUMHURİYETİ

 

Kuzey ve kuzeybatıda Kazakistan, güneybatıda Özbekistan, güneyde
Tacikistan, doğu ve güneydoğuda Doğu Türkistan (ÇHC) ile çevrelenmiş
bulunan Kırgızistan Cumhuriyetinin yüzölçümü 198.500 km2dir. 15 Aralık
1990'da egemenliğini, 31 Ağustos 1991 yılında da bağımsızlığını ilan eden
Kırgızistan bir Cumhuriyettir. Tanrı dağları ve Pamir dağlarının eteklerinde
bulunan Kırgızistan genellikle dağlık bir arazi yapısına sahip olup, ortalama
yüksekliği 1500 metrenin üzerindedir. Tanrı ve Pamir sıradağları silsilesi
Kırgızistan'ın coğrafi durumunu belirlemektedir. Tanrı dağlarının kuzeybatıya
uzayan kolları olan Kırgızistan dağları ve Çatkalı dağı, güneybatıya uzanan
Atbaşı ve Fergana dağları bulunmaktadır. Bu dağlar arasında dünyanın en
güzel manzaralı göllerinden bir olan Issık Göl ile ülkenin en bereketli
topraklarının bulunduğu Fergana vadisi bulunmaktadır. Kırgızistan karasal bir
iklime sahip olup, yıl boyunca çok az yağmur yağar. Deniz seviyesinden
2000 m. yüksek olan yerlerde kışlar, sıcak ve kurudur. Kış mevsimindeki hava
sıcaklıkları özellikle dağlar ve dağ vadilerinde oldukça düşüktür.Narin, Tar,
Kurşab, Talas, alay, Çu ve Kızılsu Kırgızistan'ın en önemli nehirleridir. Ülkede
3.000'den fazla göl bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi dünyanın en büyük
ikinci krater gölü Issık gölüdür.

 


Başkenti Bişkek olan Kırgızistan'ın nüfusu
4.472.000'dir. bu nüfusun %39'u kentlerde,
%61 ise kırsal alanlarda yaşamaktadır.
Nüfus yoğunluğu km2'de 20 kişidir. Nüfus
kompozisyonunu %52.4 Kırgız, %20.9 Rus,
%12.7 Özbek, %2.4 Ukraynalı, %11.6
diğerleri oluşturmaktadır. Altı idarî bölgeye
ayrılan Kırgızistan'ın (Çuy, Issık-kul, Oş,
Talas, Calalabad, Nevin) önemli şehirleri
Bişkek, Oş, Calalabad, Tokmak ve
Karabalta'dır.SSCB döneminde eğitim ve
ilim alanında bilinçli olarak geri bırakılan
Kırgızistan, bağımsızlıktan sonra eğitim
alanına süratle el atmıştır. 1990/91 verilerine göre orta dereceli okul sayısı
1806, yüksek öğretim kurum sayısı ise 9'dur. 16 adet üniversite ve enstitü, 48
adet teknik ve sanat okulu bulunmaktadır. Kırgızistan arazisinin %7'si tarıma
elverişli arazidir. Temel tarım ürünleri hububat, pamuk, şeker pancarı, tütün,
patates, kenevir, sebze ve meyveler teşkil etmektedir. Hayvancılık gelişmiş
olup, koyun, keçi, büyük baş hayvan, arıcılık ve domuz üretme son yıllarda yer
almaktadır. Yün ve deri en önemli gelir kaynağıdır. Önemli doğal kaynakları
kömür altın, cıva ve uranyumdur. Kırgızistan Orta Asya'daki kömür rezervinin
yaklaşık yarısını elinde bulundurmaktadır. Petrol ve doğalgaz yatakları
genellikle Fergana vadisi kuzey doğu kesiminde yer almaktadır. Kırgızistan
Cumhuriyeti'nin temel sanayi dalların tekstil, gıda, maden ve metalurji
endüstrisi, elektronik, demir dışı metaller, şeker, ipek ve koza işleme, deri
işleme, tarım ve iş makineleri ile konservecilik teşkil etmektedir. Kırgızistan'da
çalışabilir nüfus 1.835.900'dür. bu sayının %25.2'si sanayi, %38.2'si tarım,
%19'u eğitim, sağlık, %6'sı hizmet, %11.3'ü ise ulaşım, haberleşme ve diğer
sektörlerde çalışmaktadır. 1994 yılı itibariyle toplam ihracat 340 milyon dolar,
ithalat ise 459 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Dış ticaret yaptığı ülkeler
arasında BDT ülkeleri, Çin, ABD, İngiltere, Almanya, Türkiye, Fransa,
Hollanda ve Japonya başta gelmektedir. Kırgızistan Cumhuriyeti 5 Mayıs 1993
yılında parlamentoda oy birliği ile anayasasını kabul etmiştir. Cumhurbaşkanı
yürütmenin başı konumundan çıkarılarak, devlet organının koordinatörü
durumuna getirilmiştir. Yeni Anayasa 105 üyeli ve Batı ülkelerine benzer bir
parlamento sistemi öngörmekte ve 35 kişilik yasama meclisi, 70 kişilik
Temsilciler meclisinden oluşmaktadır.

Başkent Bişkek Kırgızistan Cumhuriyeti'nin başkenti olan Bişkek'in Sovyetler Birliği
öncesindeki adı Pişpek idi. 1885'te burada doğan Kızılordu komutanlarından
Mihail Vasilyeviç Frunze'nin adından dolayı, Sovyetler döneminde şehire
Frunze adı verildi.Bişkek, Aladağların eteklerinde, Çu Irmağı vadisinde yeralır.
Alaarça ve Alamedin ırmakları üzerinde kurulu olan şehiri, Büyük Çuyski Kanalı
ikiye böler. Hokant Hanedanı tarafından inşa ettirilen Pişpek Kalesi Rusların
eline geçtikten sonra, şehir bu kale yakınlarında 1878'de kuruldu.




1924'e kadar küçük bir yerleşim birimi olan
şehir, bu tarihde Sovyetler Birliği
idaresindeki Kırgız Özerk Yönetim
Bölgesi'nin merkezi oldu. 1926'da ise Kırgız
Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin
başkenti yapıldı ve bundan sonra hızla
gelişti. Şehirdeki nüfus bugün 600 bini
aşmıştı.İkinci Dünya Savaşı'na kadar şeker,
et ve meyve konserveciliği gibi hafif sanayi
kuruluşları bulunan Bişkek'te, savaş
sırasında Sovyetler sanayiinin doğuya
kaydırılmasıyla; tarım makinaları, otomobil
ve metal işleme gibi sanayi kuruluşları tesis
edildi. Özellikle 1960'larda hızlı bir sanayileşme ve şehirleşme yaşandı.
Bugünkü Bişkek, geniş caddeleri ve bol ağaçlı yapısıyla, modern bir şehirdir.
Kırgızistan Bilimler Akademisi, Kırgızistan Devlet Üniversitesi, tarım, tıp, teknik
ve öğretmen yüksek okulları, başlıca öğretim kurumlarıdır. SSCB'nin
dağılmasıyla 1991'de bağımsızlığı elde eden Kırgızistan'ın başkenti olan
Bişkek'te SSCB'den ayrılan diğer Türk Cumhuriyetleri'nde olduğu gibi hiçbir
sanayi kuruluşu işlememektedir. Bunun en önemli nedenini de teknolojik alt
yapısının çöküşü oluşturmaktadır.



 

Kırgızistan Tarihi


Türklerin bilinen en eski yazılı belgelerinden olan Kök Türk yazıtlarında
Kırgızlar, tarihleri çok eskiye dayanan Türk kavimleri arasında zikredilmektedir.
Çin tarihine ait yıllıklarda ise Kırgızlar M.Ö. 2. yüzyılda Hunlar zamanındaki
olaylar anlatılırken karşımıza çıkmakta ve Kırgız Türklerinin bilinen ilk
devletlerini M.Ö. 2. yüzyılda bugünkü Kırgızistan topraklarından doğuya ve
kuzey doğuya uzanan bölgede, (Tanrı Dağlarının doğu ve kuzey doğusunda)
kurdukları anlaşılmaktadır. Aslında bu bölgede yapılan arkeolojik ve
antropolojik araştırmalar Türklerin M.Ö. 2. bin yılından da ötelere kadar
uzanan tarihlerinin aynı coğrafi alanda yaşanmış olduğunu göstermektedir.




Hun İmparatorluğu Dönemi

Bir müddet sonra bu ilk Kırgız Devleti
yıkılmış ve Kırgızlar, Töles boyları başta
olmak üzere diğer bazı Türk boyları ile
birlikte Hun İmparatorluğu'nun idaresinde
yaşamaya başlamıştır. Takibeden bir kaç
asırlık dönemdeki kaynakların yetersizliği
nedeniyle tarihler çok net bir şekilde belli
olmamakla birlikte, Hun İmparatorluğu'nun
giderek gücünü kaybetmesi sonucunda
M.S. 2. ve 3. yy'larda bu Türk boylarının
Hun idaresinden çıkarak, bölgede dağınık
bir şekilde yaşadığı anlaşılmaktadır.







Kök Türk İmparatorluğu Dönemi

M.S. 6. yy'dan itibaren netleşen tarihî
verilere göre Kırgızlar M.S. 557 yılında Kök
Türk Devletinin fetret devrine rastlayan 7.
asrın ikinci yarısı boyunca müstakil bir
görünüm sergileyen Kırgızların bu dönemde
Çin ile doğrudan ilişkiler kurmalarına
rağmen, 699 yılında yeniden Kök Türk
yönetimine girdiği görülmektedir. Kök Türk
kitabelerinden anlaşıldığı kadarıyla, Kök
Türklerin Kırgızlar üzerinde hâkimiyet tesisi
pek kolay olmamış ve her iki dönemde de
ancak uzun ve çetin mücadelelerden sonra Kök Türklerin hakimiyet kurması
mümkün olmuştur.





İlk Bağımsız Kırgız Devleti

Kırgızlar 743 yılında Kök Türk devletinin
yıkılışından sonra yönetimi ele alan
Uygur Hakanlığı'nın idâresini kabul
etmeyerek, uzun yıllar boyunca
Uygurlarla mücadele etmiş ve 9. asrın
başlarında Uygurlarla yapılan bir savaşta
büyük kayıplar vermelerine rağmen, 838
yılında Uygur Kağanını öldürerek Uygur
Devletinin Kuzey kısmını işgâl etmek
suretiyle asırlardan sonra ilk defa merkezi
Ötüken olmak üzere bir Türk Devletinin

idâresini ele almışlardır. Kırgızların yüzyıllardan (neredeyse bin yıla yakın
bir aradan) sonra yeniden bağımsız bir devlete sahip olmaları, yaklaşık bir asır
süren ikinci bağımsız Kırgız devleti süresince onların kültürel alanda yeniden
derlenip toparlanmalarına, hatta Kök Türk ve Uygur kardeşlerinin yazı dilini
kullanarak kendi kitabelerini yazdırıp diktirmelerine vesile olmuştur.

Fakat bu ikinci Kırgız devletinin kurulduğu bölgeler bugünkü Çin Halk
Cumhuriyeti sınırları dahilinde kaldığı ve Çin yönetimince de Türk tarihine ait
pek çok önemli eserin gömülü olduğu bilinen bu bölgelerde kazı yapılmasına
müsaade edilmediği için, tarih ve bu arada başka bir çok ilim dalı bu bölgeden
elde edilebilecek her biri bir hazine değerindeki verilere ulaşamamaktadır. Şayet
birgün bu bölgedeki Kırgız kitabelerinin gün ışığına çıkartılması mümkün olursa
muhakkak ki Kırgızların ve bu arada genel olarak Türklerin Orta Asya'daki
tarihlerine ait bilgiler yeni ve daha geniş boyutlar kazanacak, bu arada Türkler'in
M.Ö. ve Miladı takiben bir kaç yüzyıl boyuncaki hayatlarının pek çok bilinmeyen
yönü açıklık kazanmış olacaktır.



Çin Tehdidi ve Batıya Göç

920 yılından sonra, önce Kök Türk ülkesini ve
sonra Moğolistan'ı işgâl eden Çin ordularının
dalga dalga gelen saldırıları karşısında
tutunamayan Kırgızlar 924 yılında bu yurtlarını
terkederek, daha batıya (bugünkü
Kırgızistan'a) doğru çekilmişlerdir. 10-12'inci
yüzyıllar arasında Karahanlıların hakimiyeti
altında yaşayan Kırgızlar, bu dönemde
Kırgızistan toprakları üzerinde büyük şehirler
meydana getirmiş ve halkın daha çok tarım
ve ticarete yönelmesi sonucunda önceleri
genellikle göçebe olarak hayvancılıkla
uğraşan Kırgızların sosyo-ekonomik hayatında
büyük değişimler meydana gelmiştir.
Söz konusu sosyo-ekonomik gelişmelerle birlikte Kırgızların kültür hayatında da
önemli ilerlemeler kaydedilmiş ve Türk dilinin ilk şâheseri "Kutad-gu Bilig"
Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından bu dönemde ortaya konulmuştur.



Moğol ve Özbek Hakimiyeti

 

12. yüzyılın başlarından itibaren Kırgızları Cengiz Han yönetimindeki
Moğolların hakimiyeti altında görüyoruz. 1217 yılında Moğol yönetimine
karşı başlattıkları isyânın kanlı bir şekilde bastırılmasından sonra Kırgızlar
14. asrın sonuna kadar Moğol hakimiyeti altında kaldı. Ancak 1399 yılında
yanlarına Oyratları da alan Kırgızlar, Moğol yönetimine karşı başlatılan ikinci
isyan ile yeniden bağımsızlığına kavuştular. Fakat, o dönemde amansız bir
hâkimiyet mücadelesinin hüküm sürdüğü Orta Asya'da gerekli şartlara
erişemeden bağımsız kalmak kolay değildi. Nitekim Kırgızlar kısa bir
bağımsızlık döneminden sonra 1425 yılında Özbek hâkimiyeti altına girdiler
ve daha sonra Özbeklerin Moğol saldırıları karşısında tutunamaması
sonucunda kuzeydeki Kazakistan bozkırlarına çekilerek Kazak Yönetimi
altında Kazaklarla birlikte yaşamaya başladılar.


Yeniden Bağımsız Kırgız Devleti Asya'da Moğol hakimiyeti sona erdikten sonra Kırgızlar önce Kalmukların
idâresi altına girmişler ve sonra 1703 yılında Tanrı dağlarının güney bat
taraflarına göç ederek, kısa bir süre önce kurulmuş olan Hokand devletinin
hakimiyetini gönüllü olarak kabul etmişlerdir. Ancak bu iltihak ile kısa
sürede hem nüfusun ve hem de askeri gücün çoğunluğunu ele geçiren
Kırgızlar, çok geçmeden Hokand devletinin yönetimini ele aldılar. Böylelikle
Kırgız Türklerinin tarihinde yeni bir bağımsız devlet dönemi başlamış oldu.
Hokand devletinin 18. yy boyunca giderek Orta Asya'da nüfuzlu bir konuma
yükselmesi Buhara Emirliği'nin dikkatini çekmiş ve 19. asrın başlarında
Hokand Hanı Ömer Han (1809-1822) ile Buhara Emiri Haydar Şah
(1800-1826) arasında başlayan rekabet ve çekişme, Orta Asya Türklüğünün
en büyük talihsizliklerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Öyleki bu hanlıklar,
aralarındaki rekabeti, Osmanlı İmparatorluğuna biat etmek suretiyle ondan
bir diğerine karşı destek sağlamak için İstanbul'a elçiler göndermek
noktasına kadar tırmandırmışlar, fakat bu amansız mücadele sadece Rusların
Orta Asya'daki hâkimiyet plânlarını uygulamaya koymak için müsâit bir zemin
hazırlamaktan başka bir işe yaramamıştır.


Rus İşgali

Merkezi Asya'daki Türk Hanlıklarının birbirine düştüğü böyle bir dönemde
önce 1846 yılında Kazalinsk Kalesini ele geçiren Rusların Türkistan illerini
istilâsı bundan sonra da devam etti. Bu dönemde sadece 1864 yılında Çimkent
üzerine yürüyen Rus orduları, Alim Kul kumandasındaki Hokand ordusu
tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmış, fakat bu arada Buhara Emirinin
Hokand üzerine yüdüğü haberini alan Alim Kul başkenti savunmak için
dönünce, bu fırsatı değerlendiren mağlup Rus ordusu 22 Eylül 1864'de
Çimkent'i işgâl etmiştir. Böylece iki Türk Hakanı arasındaki anlaşmazlık, Rus
ordusuna Türkler tarafından yaşatılan bir hezimetin, büyük bir Rus zaferi
olarak tarihe geçmesine vesile olmuştur. Çimkent'in işgâlinden sonra Alim Kul
yönetimindeki Hokand orduları Rus işgaline karşı amansız bir direniş
göstermeye devam ettiler. Bu mücadele döneminde Alim Kul ve ordusu,
Buhara Ordularının işgal ettiği topraklar ile Rus ordularının işgâl ettiği
topraklar arasında adeta mekik dokuyor ve sürekli olarak bir cepheden
diğerine koşuyordu. Nihayet 23 Mayıs 1865'de Alim Kul, Rus ordularına
karşı Niyaz Bey Kalesini savunurken şehit düştü. Alim Kul'un ölümünü
mütekakip Rus ordularının Taşkent'i kuşattığı ve Taşkentlilerin tam otuz iki
gün şehirlerini Ruslara karşı kahramanca müdafaa ettiği bir dönemde bile,
Buhara Emiri Muzaffereddin, Hokand devletinin başkentini işgal etmekten
geri durmadı. Fakat Orta Asya'nın işgâlinde Hokand veya Buhara ayırımı
gözetmeden Rus orduları Hokand ülkesinin işgalinden hemen sonra 1867-
1868'de Buhara Emirliğinin hâkimiyet sahalarını da işgal etti. Bunu müteakip
1873'de Hive emirliği ve 1874-1875'de Türkmenistan'ın işgali ile Orta Asya'daki
Türk yurtlarının tamamı Rusların kontrolüne girmiş oldu.


Bağımsızlık Direnişleri

Yurtlarının Ruslar tarafından işgâl edilmesine tahammül edemeyen Kırgızlar
1876'da Abdurrahman Abtabacı önderliğinde ve 1885'de ise Oş şehrinde
Derviş Han Tora önderliğinden isyan başlatmalarına rağmen her iki isyan da
kanlı bir şekilde bastırıldı ve isyancılar katledildi. Buna rağmen Çarlık
Rusyası'nın son dönemleri boyunca Kırgız isyanlarının ardı arkası kesilmedi.
17-18 Mayıs 1898 gecesi Andican'ın Mintepe Camii imamı İşan Muhammed
Sabıroğlu yönetimindeki ayaklanarak Rus garnizonunu basan Kırgız Türkleri,
modern silahlara sahip Rus ordusu karşısında ağır kayıplar verdikten başka,
sağ ele geçen 380 kişi de idam edildi. Bu olaydan sonra bölgeyi ziyaret
eden Rus Genel Valisini diz çökerek selamlamamakta direnen 208 kişilik
bir halk grubu Sibirya'ya sürüldü. Nihayet 6 Ağustos 1916'da büyük ve toplu
bir isyan başlatan Kırgızlar, bütün Türkistan'da yayılmakta olan bağımsızlık
savaşına iştirak ettiler. Fakat Ruslar tarafından kanlı bir şekilde bastırılan bu
isyânda da Kırgızlar binlerce kayıp verdi ve isyânın bastırılması sonucunda
üçyüz bin civarında Kırgız Türkü Çin'e kaçmak zorunda kaldı. Bunca can
kaybı ve göçe rağmen Kırgızistan'da milliyetçi Kırgız komiteleri hemen ertesi
yıl 1917 Bolşevik ihtilâli sırasında yeniden bağımsızlık mücadelesini
başlatmışlar ve bu mücadele 1929 yılına kadar sürmüştür. Kırgızistan'da
yarım asrı aşkin bir süre aralıksız süren bu direnişler ancak Stalin'in despot
yönetimi devrinde tamamen sindirilmiş ve bu arada Rusya tarafından 1924'de
Muhtar Bölge Statüsü verilen Kırgızistan 1926 yılında Sovyet Sosyalist
Cumhuriyet Birliği'ne Kırgızistan adı ile dâhil edilmiştir.

Bugünkü Kırgızistan

1980'li yılların ortalarından itibaren
Gorbaçov'un yönetim dönemi ile başlayan
açıklık ve yeniden yapılanma sürecinin
getirdiği tarihi gelişmeler sonucunda adım
adım yeniden bağımsızlığa doğru ilerleyen
Kırgızistan, 20-21 Ağustos 1991'de
Moskova'da yaşanan darbe girişimi ve
ardından merkezi hükümetin istifası
ortamında 31 Ağustos 1991 günü bağımsızlığını ilan etti.

Bundan kısa bir süre önce, yani
bağımsızlığn adım adım yaklaşmakta
olduğu süreç içerisinde, 27 Ekim 1990
günü yapılan seçim ile Cumhurbaşkanı olan
Askar Akayev, bağımsızlığın ilan edildiği dönemde Kırgızistan Cumhuriyeti
yönetiminin başında bulunuyordu. Bağımsızlığı, Akayev ile tanıyan Kırgızistan,
bağımsızlık ilanını müteakip 12 Ekim 1991 günü yapılan halk oylamasında
yoluna yine onunla devam etmeye karar vererek, Akayev'i yeniden
cumhurbaşkanlığına seçti.


KAYNAK:http://www.turktarih.net/t-10-kirgizista-cumhuriyeti.html

 
 
 
  ☆ TÜRK TİM ☆
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
TÜRK TİM
Bugün 3 ziyaretçi (55 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol