TÜRKMENİSTAN CUMHURİYETİ
Türkmenistan Cumhuriyeti, 488.100 km2 (195.000 mil2) yüzölçümü olan
uzunluğu batıdan doğuya 1.100 km., kuzeyden güneye 650 km. olan bir İç
Asya ülkesidir. Toplam sınır uzunluğu 5.522 km.'dir. Kuzeyinde Kazakistan
(Mangğistau, Kızılorda Oblastları) (379 km.) ve Özbekistan (Karakalpakistan
Cumhuriyeti, Harezm, Nevaiy, Buhara, Semerkand, Kaşkaderya, Surhanderya
Vilayetleri) (1.621 km.), batısında Hazar Denizi, güneyinde İran (Mazenderan,
Semnan, Horasan Vilayetleri) (992 km.), güneydoğusunda Afganistan (Herat,
Badgis, Faryab, Gausjan, Belh, Gur vilayetleri) (744 km.) bulunmaktadır.
Türkmenistan topoğrafik olarak daha çukur bir arazi üzerinde bulunmaktadır.
Ülke topraklarının %84'ü (375.000 km2) çöl ve ülke topraklarının 2/3'ü tek
başına Karaum çölüdür. İran ile arasında sınır oluşturan ve en yüksek noktası
2942 m'ye ulaşan Kopet dağları dışında arazi genelde düz olup, denizden
yükseklik 150-300 m. arasındadır.
Türkmenistan arazilerinin önemli bir kısmı Kopet dağlarının kuzeyinde yeralan
bir graben (çöküntü alanı) üzerinde bulunmaktadır. Ülke toprakları bu çöküntü
alanını dolduran başta Amu Derya (Ceyhun) nehri olmak üzere, birçok küçük
derelerin getirdiği alüvyonlar üzerinde oluşmuş genç topraklardır.
Türkmenistan'ın önemli su kaynakları Amu Derya (Ceyhun)
(Türkmenistan'da 997,5 km., 620 mil.), Mugan (353,9 km., 220 mil), Tecen
(299,9 km., 186,4 mil), Etrek (139,9 km., 87 mil) nehirleri ve suyunu Amu
Derya'dan alan Kara-Kum kanalıdır (yaklaşık 1.200 km.)
Türkmenistan'a suptopikal çöl iklimi
egemendir. Gece ve gündüz arasında büyük
ısı farkı görülür. Kış ayları kısa ve soğuk,
yaz ayları uzun ve sıcaktır. Bahar
ortalarından itibaren ülkede yağış görülmez.
Türkmenistan ikliminin genel karakterini
okyanuslara uzaklığı ve etrafının yüksek
dağlarla çevrilmiş olması belirlemektedir.
Sonuçta meteorolojik hareketlerin hem
günlük, hem yıllık büyük değişmeler
gösterdiği tipik bir karasal iklim özelliği
göstermektedir.
Başkenti Aşkabat olan Türkmenistan beş vilayete ayrılmıştır: Ahal, Balkan,
Daş Oğuz, Levap, Mari. Önemli şehirleri Aşkabat, Merv, Türkmenbaşı, Daş
hovuz Çardcov, Köhne, Ürgenç ve Keski'dir. Nüfusu 4.483.000 (1995) olan
Türkmenistan'da kadın nüfusu erkek nüfusundan fazladır. Nüfusun 2.020.300'ü
kentlerde, 2.463.000'i kırsal kesimlerde yaşamaktadır. Nüfus büyüme oranı
%1.97'dir. Nüfusun %77'si Türkmenler %9.2'si Özbek Türkleri, %0.9'u
Azerbaycan Türkleri %0.9'u Ermeniler, %0.1' Almanlar, %2.1'si diğerleridir.
Okuma yazma oranı %98 olan Türkmenistan'da resim dil Türkmenistan
Türkçesi'dir. 10 yıl eğitimin zorunlu olduğu Türkmenistan'da 765 ilk-orta okul,
36 teknik okul, 84 sanat okulu, 1 üniversite ve buna bağlı 11 fakülte
bulunmaktadır. Ayrıca 10 araştırma enstitüsü, 11 araştırma istasyonu ve
11 adet Solhoz'dan oluşan ziraî bilimler akademisi mevcuttur.
Tarımsal ürünlerin başında pamuk, meyve, sebze ve hububat gelmektedir.
Nüfusunun yarıdan fazlasının köylü olması ve çalışanların %42.77'sinin
tarımda yer alması Türkmenistan'a bir tarım ülkesi görüntüsü vermesine
rağmen, ülke topraklarının büyük bir kısmının tarıma elverişli olması
nedeniyle tarım Amu Derya Nehri boyunca yapılmaktadır. BDT pamuk
üretiminin %17'si Türkmenistan'da gerçekleştirilmektedir.
Hayvancılıkta kıraç ve step alanlarda koyunculuk önem kazanmış,
büyükbaş hayvanlarda sığır yetiştiriciliği ön plana çıkmıştır. Domuz ve
kümes hayvanları yetiştiriciliği de hayli fazladır.
Türkmenistan doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülkedir. Özellikle petrol
ve doğalgaz en önemli yeraltı kaynaklarıdır. Henüz işletilmemiş geniş petrol
sahaları bulunmaktadır. Sülfür, krom, kurşun, brom, kömür ve potasyum en
önemli doğal kaynaklarıdır. Enerji üretimi açısından zengin olan
Türkmenistan'da yıllık üretim 15 milyar kw civarında olup, %40'ını ihraç
etmektedir. Doğalgaz rezerv ve üretiminde diğer Orta Asya Türk
devletlerinden en önde gelenidir.
Türkmenistan'da temel sanayi dalları petro-kimya, tekstil, gübre, pencere
camı, gıda sanayidir. Çalışabilir nüfus olan 1.600.000 kişinin %42.''si
tarımda, %10.8'i sanayi dallarında diğerleri hizmet sektöründe
kullanılmaktadır. 1990 yılına göre işsizlik oranı %20-25'tir.
Türkmenistan'ın 1995 yılı ihracatı 2.008 milyon dolar olup, ihraç ürünleri,
doğalgaz, pamuk, petrol ürünleri, elektrik, tekstil, el yapımı halılardır. İthalatı
ise 1.472 milyon dolar olup, en çok Türkiye, Rusya Federasyonu,
Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan, İran ve Avrupa topluluğu ile yapmaktadır.
AŞKABAD
Türkmenistan Cumhuriyeti'nin başkenti olan Aşkabad, Hazar Denizi'nin
doğusunda bulunan Karakum Çölü'nün güneyinde; Türkmenistan ile İran
arasında uzanan Kopetdağ silsilesinin kuzey eteklerinde ve sınırdan 30
kilometre içerde yeralır. 19'uncu yüzyıl sonlarına kadar halkın Teke
Türkmenlerinin oluşturması sebebiyle Ahal Teke adıyla anılan vahalar
bölgesinin beşyüz çadırlı en önemli obası (avul) iken; bölgenin 1881'de
Ruslar tarafından işgalinden sonra, şehir haline getirildi. Ruslar, önce bir kale
inşa ederek, burayı, yeni kurdukları Zakarpiskaya eyaletinin başkenti yaptılar.
Dört yıl sonra da, Hazar Denizi kıyısındaki Krasnovodsk'u Buhara ve Taşkent'e
bağlayacak demiryolu hattının buradan geçirilmesi üzerine, Aşkabad Rus
göçmenlerin akınına uğradı. Kısa zamanda önemli bir ticaret ve hafif endüstri
merkezi haline geldi. 1917'de kurulan Bolşevik yönetim, 1918'de Beyaz Rus ve
Türkmenlerden oluşan karşı devrimcilerin eline geçti. Fakat kısa bir süre sonra
General Kuybiçev kumandasındaki Kızılordu birlikleri şehri geri aldı. Böylece,
Aşkabat adı da, ilk Bolşevik yönetimin kurulmasında etkili olan ihtilalci
Poltoratsk'ın adıyla değiştirildi.
Şehir 1924'te Sovyetlerin yapılaşma hareketi sırasında, yeni kurulan Türkmen
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin başkenti yapıldı ve adı da 1927'de yeniden
Aşkabad'a çevrildi. 1948'deki büyük depremde tamamen yıkılan Aşkabad,
daha geniş bir alana, aynı plana göre; fakat daha alçak binalarla yeniden inşa
edildi.
1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılması üzerine bağımsızlığını ilan eden
Türkmenistan Cumhuriyeti'nin başkenti olan Aşkabad, bugün bir ticaret,
sanayi, kültür ve sanat kenti durumunda. Cam, motor, karoser, tarım
aletleri, pamuklu ve ipekli dokuma, iplik, ayakkabı ve gıda sanayii üzerine
çeşitli fabrika ve imalathanelerin bulunduğu Aşkabad'da, Maksim Gorki
Türkmen Üniversitesi başta olmak üzere, 6 yüksek öğretim kurumu, Türkmen
Bilimler Akademisi, Çöl Enstitüsü ve Güney Türkmenistan Arkeoloji Enstitüsü
yer almaktadır.
Kültür ve sanat kuruluşlarının en önemlileri
ise; bölgede yapılan kazılarda bulunmuş
eski eserlerin korunduğu Arkeoloji Müzesi,
Türkmen etnografyası üzerine büyük değer
taşıyan esereler sahip Etnografya Müzesi,
Farsça yazmaların bulunduğu bir araştırma
kütüphanesi, opera, çeşitli tiyatrolar ve
kenti bir sinema sanayii haline getiren film stüdyolarıdır.1984'te 351 bin olan nüfusun
yüzde 30'u Türkmen, yüzde 50'si Rus ve
geri kalanı da diğer etnik gruplara
mensuptu. Fakat 1991'de Türkmenistan'ın
bağımsızlığını kazanmasının ardından,
Aşkabad'daki Türkmen nüfus oranı da hızla artmaya başladı.1962'de yapımı
tamamlanan Karakum Kanalı ile sulanan Aşkabad'ın vaha topraklarında
pamuk, tahıl, sebze ve üzüm, kavun, karpuz gibi meyveler yetişiyor ve
bölgede hayvancılık yapılıyor. En önemli hayvancılık ürünü, karakul kuzusu
postu(astragan)dur. Bölgedeki en önemli madenler ise çinko, kurşun,
sülfür ve barittir.
Aşkabad'ın 7 kilometre batısında, ilk çağ şehirlerinden Nesa, tamamen
harabe vaziyette bulunmaktadır. 10 kilometre doğusunda da Asya'nın en
eski yerleşim birimlerinden birine ait kalıntıların ortaya çıkarıldığı Anov
Kurganı (höyük) bulunmaktadır. Kuzey-güney yönünde uzayan iki tepeden
ibaret Anov Kurganı'nda, 20'nci yüzyıl başlarında yapılan arkeolojik kazılar
sonucu, 4 kültür katından oluşan bir medeniyetin izleri tesbit edildi. Orta Asya
ve ona bağlı olarak da Batı Çin tarihi için büyük önem taşıyan Anov'un ilk
kültürü; kerpiç evlerde oturan, ziraatı, hayvan evcilleştirmeyi ve çanak çömlek
yapmayı bilen neolitik(yeni taş) devir medeniyetine, son kültürü ise; demiri
tanıyan bir maden devri medeniyetine aittir.
Kronoloji konusunda yapılan son çalışmalar, üçüncü kültürün, M.Ö. 6'ncı
binyılın sonları veya 5'inci binyılın başlarına ait olduğunu göstermektedir. Ki,
bu durum Orta Asya'da da, Ön Asya'dakiler kadar eski medeniyetlerin var
olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Anov Kurganı'nın yakınında,
kitabesinden Ebu'l Kasım Babür (ölümü 1457) tarafından yaptırıldığı
anlaşılan bir de cami bulunmaktadır. Cami, 1948 depreminde yıkılmıştır.
TÜRKMENİSTAN TARİHİ
İlk kez VIII. yy'da bir Sogut mektubunda geçen, X. yy'dan itibaren genel bir
adlandırma olarak yerleşik hayata geçmiş Türkler için, ağırlıklı olarak da
Müslüman Oğuz boyları için kullanılmaya başlanılan Türkmen adı bugün
dar manada Türkmenistan Cumhuriyeti'nde yaşayan Türkmenler ile Irak,
İran, Suriye ve Anadolu'daki Türkmen boylarına mensup olanlar için
kullanılmaktadır.
Bu adın etimolojisi üzerine en tutarlı görüş Kuman, Karaman, Ataman,
Kölemen, Köğmen gibi kelimelerde de görülen -man, -men ekinin Türk
kelimesine eklenmesiyle oluştuğu görüşüdür. Türkmen Türkçesi
Azerbaycan, Türkiye ve Horasan Türkçeleriyle birlikte Türk dilinin Oğuz
Türkçesi grubunu oluşturur.
Safevî Türk hükümdarı Nadir Şah'dan
sonra, İranlılar ile Hivelilerin hücumlarına
maruz kalan Türkmenler, 1835'den
itibaren Merv bölgesine doğru yayılmağa
başlamışlardır. Oraz Han'ın başkanlığında
Tecend Derya kenarında Oraz Kalesi inşa
edilmiş, fakat Farslar ve Hivelilerin ani
baskınlarıyla karşılaşmışlardır.
ÇARLIK RUSYA DÖNEMİNDE
XIX. yy.'lın ikinci yarısına kadar Çarlık Rusyası Türkistan ile ticaretini
Astrahan merkez olmak üzere iki güzergahtan yapmıştır: 1) Astrahan'dan
kalkan ticaret kervanları Aral'ın kuzeyindeki Kazak topraklarından geçerek
Orta asya kentlerine ulaşıyorlardı. Fakat XVIII. yüzyılın başlarından itibaren
Ruslar tarafından Kazak topraklarının işgali başlayınca Kazakların kervanlara
saldırması nedeniyle bu güzergah tehlikeli olmuştur. 2) Astrahan'dan kalkan
ticaret kervanları kayıklarla Hazar'ın kuzey kısmını geçerek Mangışlak'a
ulaşıp, buradan Hive'ye ve oradan da diğer kentlere ulaşıyorlardı.
Çarlık Rusyası, Kafkasya'yı Hazar üstünden Orta Asya'ya ve İran'a bağlayan
stratejik, ticari yolun Türkmen topraklarından geçmesi ve bağımsız
Türkmenistan'ın diğer Türkistan Hanlıkları'nın bağımsızlık isteklerini
kamçıladığı düşüncesiyle Türkmenistan'ın egemenlikleri altına alınmasını
planlamıştır.
Böylece 1858-1860 yılları arasında ordusunu reforme eden Çarlık Rusyası,
Orta Asya'yı 1864-1873 yılları arasında parça parça işgal etmiştir.İran
sınırına ulaşmaya çalışan Çarlık Rusyası'nın Türkmenistan ve Türkmenlerin
ne durumda olduğu hakkındaki çalışmaları Kırım Savaşı'ndan önce 1820 ve
1830'lu yıllarda başlamıştır.Yüzbaşı Muravyev, Türkmenistan ve Hive'yi
1858'de Kont İgnatiev Orta Asya'yı gezerek ayrıntılı raporlar vermişlerdir.
1859'da Türkmenistan'a gelen Binbaşı Dandaville'de Kızılsu'nun Çarlık
Rusyası'nın Türkmenistan'a girişini sağlayacak askeri ve ticari bir kale
olarak kullanılması gerektiği üzerine rapor vermiştir.
Çarlık Rusyası hükümeti edindiği raporlar
üzerine Kızılsu'nun işgal edilerek bir askeri
üs olarak kullanılmasına karar vermiş,
Türkmenlere de burasının ticaret merkezi
olarak kullanılacağı şeklinde haber
verilmesini istemiştir. Rusların asıl gayesi
Hazar'ın doğusundaki Kızılsu'ya askeri
yığınak yaparak Hokand ve Buhara'dan
sonra işgal etmeyi planladıkları Hive'yi ele
geçirmekti.Çarlık Rusyası kuvvetleri
Kızılsu'ya çıktıktan sonra stratejik bir
konumda olan Kopetdağı'na uzanan
yoldaki Daş-Avrat ve Molla Kara'yı işgal etti. 1871 baharında Yamud
Türkmenlerinin önemli yerleşim yerlerinden biri olan Hazar'ın güneydoğu
kısıyısındaki Çekişler de Albay Stoletov'un komutasındaki Rus kuvvetleri
tarafından işgal edilmiştir. Albay Stoletov bir müddet sonra Kafkasya'ya
çağrılarak yerine sert mizaçlı Albay Markozov tayin edilmiştir. 1871 Eylülü'nde
başlatılan bir dizi seferle Kızılsu-Hive arasındaki bütün Türkmen köyleri,
kaleleri ve önemli yerleşim yerlerinden Gözlü-Ata, Çagil, Kam Şebşen, Uzun
Kuyu, Sarıkamış ele geçirilmiştir.
Çarlık Rusyası'nın Hokand ve Buhara'yı ele geçirdikten sonra Hazar'ın doğu
kıyısından hızla içeri bölgelere doğru gösterdikleri ilerleme Türkmen lideri Nur
Verdi Han'ın Hive Hanı Seyyid Muhammed Rahim ile Hive'de görüşmesine
yol açmıştır. Bu görüşmeden sonra Hive Hanı Orenburg ve Tiflis'deki Rus
karargalarına dostluk mesajlarını içeren birer elçi göndermiştir. Rus
yetkililer elçilere Çar'ın kardeşi Grand Duke Michail'in ültimatonunu
iletmişlerdir: 1) Hive Hanı bir ferman ile Rus Hükümeti ile dost olduğunu ilan
edecektir, 2) Bütün Rus rehineler serbest bırakılacaktır, 3) Türkistan Genel
Valisi General Kaufman'ın daha önce yazdığı mektuba niçin cevap verilmediği
açıklanacak ve özür dilenecektir.
Sözkonusu bu gelişmelerden sonra Albay Markozov, Tiflis'de Grand Duke
Michail'den yeni direktifler aldıktan sonra Haziran 1872'de Çekişlere geri
dönmüştür. Aldığı emirlere göre, 1872 yazında ve sonbaharında Hazar'ın
doğusunda Rus nüfuzunu, yayılmasını tamamlayacak ve böylece Hive Hanlığı
üzerindeki baskıyı arttıracaktı. Böylece ahalisini Türkmen ve Özbeklerin
oluşturduğu Hive Hanlığı 1873 Nisan ve Mayısı'nda Çarlık Rusyası kuvvetleri
tarafından gerçekleştirilen kuşatmaya dayanamamış ve teslim olmuştur.
Hivelilerin bir kısmı Rusya'nın egemenliğini kabul ederken bir kısmı da
Karakum çölünü aşarak diğer Türkmen kabilelerin arasına katılmışlardır.
Çarlık Rusyası 1874 yılında Kafkasya Askeri
Valiliği'ne bağlı olarak Hazar
Ötesi Bölgesi Valiliği'ni kurmuştur. Böylece açık olarak
Türkmenistan'ın
işgal edileceği gösterilmiştir. Nitekim sözkonusu Valilik
Türkmenlerin iç
işlerine karışmaya başlayınca 1874 Haziran sonlarında
Nur Verdi Han
başkanlığında toplanan geleneksel Türkmen Meclisi Ruslara
karşı takip
edilecek siyaset konusunda genel bir toplantı yapmıştır.
Bu toplantı sonucu
Ruslara karşı bağımsızlığın savunulması genel olarak kabul
görmüştür.
Toplantı sonrası Türkmenler, İngiliz şemsiyesinin korumasına girmek için
Büyük Britanya egemenliğindeki Afganistan Emirliği'ne bir heyet göndererek
Afgan hakimiyetine girmeğe hazır olduklarını bildirdiler. Ancak Ruslarla
aralarındaki ilişkilerin bozulmasını uygun bulmayan İngilizler Türkmenlerin bu
talebini olumsuz karşılamışlardır. İngilizlerin olumsuz yaklaşımları nedeniyle
1876 baharında bir Türkmen heyeti Tahran'a giderek İran'dan yardım talebinde
bulunmuşlardır. Bunun üzerine Çarlık Rusyası Büyükelçisi Zinovyev İran'a bir
nota vererek yapılacak bir anlaşmanın hükümeti tarafından tanınmayacağını
bildirmiş, Türkmen köylerine de baskınlar bu devirde arttırılmıştır.
Çarlık Rusyası Türkmenleri egemenlikleri altına almak için 1877 bahasında
General Lomakin komutasında büyük bir askeri harekata giriştiler. Rus
kuvvetlerin hareketlenmesini zamanında haber alan Türkmenler Bami, Burma,
Kızıl-Arvat gibi sınır kasabalarını boşaltarak Gök-Tepe müstahkem kalesine
çekildiler. Rus kuvvetleri 7 Mayıs 1877 tarihinde Kızıl-Arvat'a girdi, 12 Mayıs
1877 tarihinde de Nur Verdi Han komutasındaki Türmenlerle Kızıl-Arvat'da ilk
ciddi çatışma oldu ve Türkmenler üstün ateş gücü karşısında yenilgiye uğradı.
Ancak Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusyası arasında başlayan 1877-78 Savaşı
(93 Harbi) nedeniyle Haziran 1877'de Türkmen topraklarındaki Rus birliklerinin
önemli bir kısmı ve General Lomakin Kafkasya'ya geri çağrıldı.
Rus birliklerinin geri çekilmesi Türkmenleri rahatlatsa da bu birlikler 1878
sonlarında Hazar'ın doğu kıyısına tekrar dönmeye başladılar. Osmanlı Devleti'ne
karşı kazanılan zaferinde etkisiyle Çarlık Rusyası 2 Şubat 1879 tarihinde
Türkmenistan'ın işgaline karar verdi. 1879 baharında yapılacak olan seferin
komutanlığına Osmanlı Devleti'ne ve İmam Şamil'e karşı yürüttüğü savaşlardaki
sertliği ile tanınan Kafkasya Ordusu I. Kolordu Komutanı Genaral Lazaryev
getirildi. Lazaryev, General Kont Broch'u piyade birlikleri komutanlığına,
General Prens Witgenstein'i süvari birlikleri komutanlığına, Albay Dolgorukov'u
öncü birlikleri komutanlığına, Hazar Ötesi Askeri Valisi General Prens
Lomakin'i danışman olarak tayin edip 1879 Mart başlarında hazırlıklara başladı
ve Türkmen kuvvetlerini ikiye bölmek için Türkistan Genel Valisi General
Kaufman'a telgraf çekelerek Amu-Derya tarafından Merv'e hücum edilecek
gibi davranılmasını istedi.
Merv'de toplanan geleneksel Türkmen Meclisi, Rusları doğuda -Merv
kalesinde- Nur Verdi Han'ın, batıda -Gök-Tepe kalesinde- ise oğlu Berdi
Murad Han'ın karşılamasına karar verdi. General Lazaryev'in 26 Ağustos
1879 tarihinde kan zehirlenmesi sonucu ölmesinden sonra komutayı General
Lomakin aldı. Rus kuvvetlerinin 9 Eylül 1979'da Gök-Tepe kalesine karşı
giriştiği saldırı top, mitralyöz ve modern tüfeklerden oluşan üstün ateş gücüne
rağmen Türkmenler tarafından -Rusların 185 kaybına karşılık içlerinde Berdi
Murad Han'ın da olduğu yaklaşık 4000 can verilerek- geri püstürtülmüştür.
Gök-Tepe'nin ele geçirilmemesi karşısında General Lomakin görevden alınarak
yerine 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Plevne'de Osman Paşa'ya karşı
savaşan ünlü General M. D. Skobelev komutan olarak tayin edilmiştir.
General M. D. Skobelev, 1880 yılında maneviyatı bozulan birlikleri yenileri ile
değiştirmiş, Hazar'ın doğusundan Gök-Tepe'ye doğru uzanan bir demiryolu
hattının yapımına başlamıştır ve Nisan 1880'de hazırlıklarını tamamlayarak
Türkmen topraklarına girmiştir. Nur Verdi Han'ın 5 Mayıs 1880 tarihinde
aniden hastalanarak ölmesi üzerine Türkmenler Han'ın küçük oğlu Mahdum
Kulu'yu Han seçip, Tıkma Serdar ile birlikte üç kişilik bir danışmanlar heyeti
tayin ederek Rus kuvvetlerine karşı savunma hazırlıklarına devam etmişlerdir.
Ancak Genearal M. D. Skobelev, top ve mitralyöze dayanan üstün ateş gücü,
mayınlama ve disiplinli ordusu ile Gök-Tepe kalesini 1 Ocak 1881'de başlayan
ve 25 Ocak'da biten -Ruslardan 289, Türkmenlerden ise kadın ve çocuklarında
bulunduğu 34.500 canın verildiği- savaş sonucunda ele geçirmiştir. Başlatılan
harekat devam ettirilerek 30 Ocak 1881 tarihine kadar Aşgabat'a kadar olan
Türkmen toprakları da ele geçirilmiş, Nisan 1881'de Tıkma Serdar ve birkaç ay
sonra Mahdum Kulu Han Ruslara teslim olmuştur. İngilizlerden umutsuzca
yardım isteyen ve Büyük Britanya'nın Tahran Büyükelçisi tarafından yardım
talepleri reddedilen Merv bölgesi Türkmenleri de Rus ordusunda yüzbaşı olan
Alihanov'un çalışmaları sonucunda Nur Verdi Han'ın dul eşi Gülcemal
Hanım'ın başkanlığında Ocak 1884 tarihinde Ruslara teslim olmuşlardır.
Böylece 1860'da başlatılan Türkmenistan'ın işgali 1884'de tamamlanmıştır.
Çarlık Rusyası devrinde yönetim kademesi, bürokrasi Ruslardan
oluşturulmuş, süistimal ve yolsuzluklarla dolu bir baskı dönemi yaşanmıştır.
Nitekim 1905 Rus-Japon savaşı sonrası Türkistan'a gönderilen Alman asıllı
Kont K. K. Pahlen başkanlığındaki heyet Türkistan'daki en büyük yolsuzlukların
Türkmenistan'da olduğunu tespit ederek bu ülkede görevli subay ve bürokratların
üçte ikisinin hırsızlık, rüşvet, sahtekarlık, cinayet suçlarından mahkeme önüne
çıkmasına neden olmuştur.
SSCB Döneminde Türkmen Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
Sovyetlere ve onların maşası durumundaki Hive Hanlığı'na karşı ilk ayaklanma
Cüneyd Han önderliğinde Yamud Türkmenleri tarafından başlatılmış, ancak
başarılı olunamamıştır. Cüneyd Han bağımsızlık mücadelesini 1927 yılında
Türkmenistan'ı terk etmek zorunda kalmasından sonra 1938 yılında ölümüne
kadar Afganistan'da sürdürmüştür.
Türkistan Genel Valiliği yerine, 30 Nisan 1918 tarihinde Rusya Federatif
Sosyalist Cumhuriyeti (RSFSC)'ne bağlı Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti TÖSSC kurulmuştur. 14 Ekim 1924 tarihinde Özbek ve Türkmen
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. Türkmen SSC. Hazar kıyılarından
Merv bölgesine kadar uzanan Türkmen topraklarını, Buhara Cumhuriyeti'nin
Türkmenlerin bölgeleri olan Kerki, Çarcev'i, Harezm Cumhuriyeti'nin
Türkmenlerin bölgeleri olan Daşhovuz, İlyali, Parsu, Köneurgenç, Mangıt,
Ambar-Mamak, Sadavar, Dargan-Ata ve Hoceli'nin bir bölümünü kapsamıştır.
Türkmen SSC.'nin kuruluşundan yaklaşık
yedi ay sonra 13 Mayıs 1925 tarihinde
Türkmen Komünist Partisi (TKP)
kurulmuştur. TKP'nin tamamen Moskova
güdümünde olmaması parti liderlerinin
milliyetçilik ile suçlanmalarına neden
olmuş ve 1937-38 yıllarında Türkmen
Yüksek Sovyeti'nin Başkanı Nedirbay
Aykatov, Devlet Başkanı Gaygısız
Atabay ile birlikte birçok Türkmen aydını
sürgüne gönderilmiştir. Türkmenlerin
Sovyetleşmeye ve Türkmen köylülerinin,
göçebelerinin kolhozlarda toplanmaya
karşı direnmelerinin 1948 yılında hala devam ettiği TKP Birinci Sekteteri
Batırov tarafından da açıkça ifade edilmiştir. 1950'li yıllarda TKP Birinci
Sekreteri Suhan Babayev, Merkez Komitesi Kültür ve İdeoloji Bölümü
Başkanı Nurcemal Burdiyeva ile arkadaşları "Burjuva milliyetçiliği yapmak"
suçlaması ile partiden atılmışlardır.
Türkmen SSC.'yi Sovyetleştirme kılıfı içerisinde Ruslaştırma hareketleri
1960 ve 1970'li yıllarda bütün hızıyla devam etmiştir. Bu yıllarda TKP'nin
başına Mahammednazar Gapurov gibi Moskova'ya sadık, milliyetçi
hareketlere ve aydın çevrelere baskı uygulayan yöneticiler gelmiştir.
Türkmenistan'da 1917'de yaklaşık 500 camii bulunurken SSCB döneminde
ülkedeki camiler kapatılmış, sünnet ve cenazelerin kaldırılmasında bile
islami tören yapılması yasaklanmıştır.
II. Dünya Savaşı sıralarından itibaren SSCB geneline tamamen egemen olan
Rus şövenizminden çekinilmesinden dolayı Türkmenistan SSC'de birçok kentli
Türkmen aydın ve bürokrat çocuklarına resmi ad olarak bir Rus adı takmak
zorunda kalmıştır. Ancak her çocuğun aile ve akraba çevresinde kullanılan
Türkmen Türkçesi veya islam kökenli adı da bulunuyordu. Türkmenistan'ın
bağımsızlığı sonrası resmi Rus adlar hızla terk edilmiş ve aile içi kullanılan
Türkmen veya islam kökenli adlar resmi ad olmuştur. Türkmenistan SSC
döneminde Rus şövenizminin etkileri evliliklere de yansımıştı. Türkmen
bürokratlar arasında Türkmenistan Komünist Partisi'nde veya Türkmenistan
SSC bürokrasisinde hızlı yükselebilmek, başkent Aşgabat'da beklemeden
lojman bulabilmek gibi nedenlerle Slavlarla (Rus, Ukraynalı, Beyazrus,
Kossak) evliliği tercih edenler veya çocuklarını evlendirenler
azımsanmayacak kadar çoktu.
1985 yılında M. Gorbaçov'un Açıklık (Glasnost) ve Yeniden Yapılanma
(Perestroyka) politikası sonucu SSCB'de düzenin yüksek sesle
eleştirilmeye başlanması sonrasında TKP'nin Moskova yönetimini
küstürmeden halka daha yumuşak davrandığı görülmüştür. Bu yumuşama
içinde 1989 yılında Türkmenistan hükümeti aldığı kararla Türkmen dilini
Rusça ile birlikte cumhuriyetin resmi dili haline getirmiştir. Bu karar Türkmen
Türkçesinin devlet dili olması için atılan ilk adım olmasından dolayı büyük
önem taşımaktadır.
Türkmenistan'ın bağımsızlık yıllarına damgasını vuracak olan Saparmurat
Niyazov (Türkmenbaşı) da Parti içinde 1980-1984 yıllar arasında Aşgabat
Kenti Komitesi Birinci Sekreterliği'ne, 1985 yılında Bakanlar Komitesi
Başkanlığı'na ve aynı yılın Aralık ayında Türmenistan Komünist Partisi Birinci
Sekreterliği'ne, 13 Ocak 1990 tarihinde de Türkmenistan SSC'nin Devlet
Başkanlığı'na seçilmiştir.
Bağımsızlık Döneminde Türkmenistan Cumhuriyeti
Türkmenistan SSC, 22 Ağustos 1990 tarihinde Türkmenistan Meclisi
Türkmenistan Devleti'nin egemenliğini ilan etmiş ve 27 Ekim 1990 tarihinde
yapılan açık oy esasına dayalı genel seçim ile oyların %98,3'ünü alan
Saparmurat Niyazov Türkmenistan SSC'nin seçimle başa gelen ilk Devlet
Başkanı olmuştur. Türkmenistan SSC, 27 Ekim 1991 tarihinde yapılan
referandum sonucu bağımsızlığını ilan etmiştir.
18 Mayıs 1992 tarihinde Türkmenistan
Meclisi'nin oy birliği ile bağımsız
Türkmenistan'ın yeni Anayasası'nın
kabul edilmesi nedeniyle, 21 Haziran
1992 tarihinde Devlet Başkanlığı seçimleri
yenilenmiş ve Saparmurat Niyazov
seçmenlerin %99,5'inin oyunu alarak
Türkmenistan'ın Devlet Başkanı olarak
tekrar seçilmiştir. Yeni Anayasa Başkanlık
sistemini öngörmekte ve Devlet Başkanı,
ileride Meclisin onayına sunmak şartıyla
yasa yapmak hakkına sahiptir.
Devlet Başkanı Yardımcıları, Bakanlar, Hakimler (Belediye Başkanı + Vali),
Yüksek Mahkeme Başkanı Devlet Başkanı tarafından atanmaktadır. Bakanlar
Kabinesi'ne başkanlık da yapan Devlet Başkanı, gerekli gördüğü hallerde
Meclisi feshetme hakkına sahiptir.
KAYNAK:http://www.turktarih.net/t-8-turkme-ista-cumhuriyeti.html