☆TÜRK TİM☆
☆☆☆☆TÜRK TİM☆☆☆☆  
 
  Avarlar'da Kültür 21.12.2024 14:54 (UTC)
   
 

                           Avarlar'da Kültür

Frank hükümdarı Büyük Karl ise büyük hazırlıklardan sonra 791 yılında Avar seferine çıkarak konuyu kesin bir çözüme bağlamak istedi. Çeşitli ordularla desteklenen Büyük Karl'ın seferi Tuna kıyılarında ilerledi. Avarlar kalelerini bırakarak ülkenin iç kısımlarına, dağlık ve ormanlık bölgelere çekildiler. Büyük Karl Viyana önlerinde karşılaştığı bir kısım Avar ile savaşmış ve onların direncini zorla kırabilmiştir. Ayrıca Tuna nehrinde de bir filo Avar ülkesinin içlerine doğru girmiştir. Filo ile beraber iki kara ordusu Avarlar'ın yerleştikleri bölgeleri kuşatarak ele geçirmişlerdir. Franklar Sirmium bölgesini de fethederek Avarlar’ın hazinelerine el koymuşlardır. Franklar'ın Avar seferi başarıyla ilerlerken birden kış bastırmış ve orduda veba salgını ortaya çıkınca Büyük Karl savaşı sürdürmekten vazgeçerek geri dönmüştür.

Frank seferinden sonra Avarlar dağınık bir durumda iken bu kez de Saksonlar gelerek AvarlarFranklar’a karşı ayaklandırmışlardır. Avarlar'ın çoğunluğu intikam almak için ayaklanmışsa da sonraları barış taraftarları üstün gelmiştir.Yeni seçilerek başa geçen Tudun Kağan elçiler göndererek Hıristiyanlığı benimseyerek Frank koruması altına girmek istediğini söylemiş ama, Büyük Karl Avarlar'ın bu önerisini reddetmiştir. Bir süre sonra Büyük Karl yarım bıraktığı Avar seferine yeniden başlamıştır. Büyük Karl'ın oğlu Pepen Avarlar'ı yenerek onların devlet hazinelerini ele geçirmiştir. Pepen, Tudun'un barış isteğini kabul etmiştir. Avar Kağanı Tudun Büyük Karl'a bağlılık yemini ederek arkadaşları ile beraber Hıristiyan olmuştur. Hıristiyanlığı benimseyerek ülkesini kurtaracağını uman Tudun Kağan yanılmış ve Büyük Karl Avar ülkesinde belirli askeri merkezler kurarak ordusunun bir kısmını buralarda nöbetçi olarak tutmuştur. Tuna'nın sol kıyılarına kadar olan bölgeleri kendi ülkesine katmış ve böylece Frank Krallığı ile Bizans İmparatorluğu komşu olmuşlardır. Büyük Karl ayrıca Bizanslıların Avarlarla anlaşmalarını önlemek amacıyla Tuna boylarına Germenler ile beraber Slav boylarını getirterek yerleştirmiş ve arada bir tampon bölge oluşturmuştur.

Franklar'ın aldığı önlemler Avarlar'ı son derece kızdırmış ve bunun üzerine ayaklanarak başta Tudun olmak üzere Hıristiyanlıktan vazgeçerek Bavyera bölgesine saldırmışlar ve buradaki Frank komutanını öldürmüşlerdir. Bunun üzerine Büyük Karl yeni bir Avar seferini başlatmış ve bu kez Avarlar'ı kesin bir yenilgiye uğratmıştır. Franklar'ın bu son seferleri Avar İmparatorluğu'nu tarihin derinliklerine sürüklemiştir. Tarihsel kaynaklarda Avarlar'ın son tarihi olarak 803 yılı görülmektedir. Bu tarihten sonra Tudun adı yok olur ve yerine geçen Zodan ise bütünüyle Franklar'a bağlanır. Büyük Karl Avar İmparatorluğu'nu yıktıktan sonra Avar ülkesini yeniden düzenler ve bu toprakları beş kontluğa bölerek kendisine bağlar. Salzburg piskoposunu bu ülkenin ruhsal lideri ilan eder.


Avar İmparatorluğu

Avar İmparatorluğu dağıldıktan sonra çevrede yaşayan Komşu Slavlar bu ülkenin toprakları üzerine düşmüşlerdir. Kanlı savaşlardan sonra Avarlar yeni gelen yabancı kavimler ve daha çok Slavlar arasında erimişlerdir. Bir süre sonra 814 yılında Bizans'ı kuşatan Bulgar ordusunda Avarlar savaşmışlardır. Hırvatlar'ın Franklar'a karşı ayaklanmalarına Avarlar da katılmışlardır. Daha sonraları ise Avarlar, Tuna havzasına gelen ve buraya yerleşen Macarlarla birleşmiş, bunlarla kaynaşmışlardır. Sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllarda Avar ülkesinin Bohemya ve Batı Macaristan bölgelerinde büyük Moravya adı verilen Slav devleti, Kuzey Macaristan, Eflak ve Bulgaristan'da Türk-Bulgar Hanlığı kurulmuştur. Karpatların güneyi ile doğusu da Macaristan'a günümüzdeki isimlerini verecek olan Onogurların eline geçmiştir. Günümüzde Macaristan devleti sınırları içinde yaşayan Avar kalıntısı bazı nüfus toplulukları bulunmaktadır. Bunlar kapalı topluluklar olarak eski geleneklerini yaşatan topluluklardır. Çiğil ve Szekely toplulukları Avarların günümüzde Macaristan'da yaşayan boylarıdır. Avarlar'ın bazı boyları da Bulgaristan'da yerleşmiştir. Tisa havalisinden Tuna sahillerine kadar uzanan alanda Bulgar Türkleri ile karışarak yaşamışlar ve günümüze kadar gelmişlerdir. Bulgaristan'da yaşayan Türklerin önemli bir kısmı burada yerleşen Avar boylarıdır. Ayrıca bugün Kafkasya'nın Dağıstan bölgesinde yaşayan çeşitli boylar da Avarlar'ın uzantılarıdır.

 Avarlar'da Kültür

Avar kültürü ile ilgili buluntular daha çok Macaristan'da yapılan kazılarda çıkmaktadır. Bu buluntular iki gruba ayrılır. Birinci grup, doğrudan İç Asya'dan gelen Avarlarla ilgilidir. Macaristan'da ortaya çıkarılan onbeş bin Avar mezarından çıkarılan buluntular ağır dökme kayışlar, koşum takımları ve küçük heykelciklerdir. Macaristan'ın Balaton kenti yakınlarında daha çok Orta Asya'dan gelme Avar eşyası bulunmuştur. Bu tür eşya üzerinde süsleme olarak hayvan dövüşleri, hayvanları parçalayan grifon, üzüm salkımı ve yaprak biçimleri vardır. Bu grubun etkileri Almanya ve Fransa'da yaşayan kavimlerde de görülmüştür. Bu gruba daha çok Keszthely adı verilmektedir. İkinci gruba ise Martinovka kültürü adı verilmektedir ve daha çok İskit, Hun-Bizans ve Gotlar'ın etkilerinin karışmasından oluşmuştur. Bu buluntular öncelikle Avarlar ile birlikte bu alanlardan Macaristan'a giden Kuturgur ve başka Bulgar Türk kavimlerine aittir. İkinci gruba giren buluntulardaki madeni eşyalarda dövme tekniği görülür.

Birinci gruba giren kazılarda kafatasları da bulunmuştur. Bunlar genel olarak Brakisefal karakter taşımaktadır. Bu durumda yalnızca eşyanın işleniş biçimi değil, iskeletler de Avarlar'ın yönetici kesiminin Orta Asya'dan geldiklerini kanıtlamaktadır. Avar mezarlarının bazen binden fazla mezar barındırması onların topluca oturduklarını ve yaşadıklarını göstermektedir. Avarlar, ölüleri doğuya doğru yatırır ve öteki dünyada aç kalmasın diye de yanına yiyecek koyarlardı.

Diğer Orta Asya kavimleri gibi Avarlar da atlı ve yaylı bir kavimdi. Genellikle at sırtında dolaşır ve at sırtında yaşarlardı. Savaşlarda ise yay kullanırlardı. Yaylarını kemerin solunda, ok kutusunu ise kemerin sağında taşırlardı. Yayın yanı sıra savaşlarda kılıç da kullanırlardı. Avar kılıçları hem düz hem de eğri yapılırdı. Üzengileri ise daire biçimindeydi. Buluntular arasında ele geçen çifte borulu kaval da ilginçtir. Bir erkek iskeletinin elinde bulunan kaval iki artı beş olmak üzere toplam yedi delikliydi ve bunun benzerlerine Türkistan, Kafkasya ile Volga bölgelerinde rastlanıyordu.

Avarlar ile ilgili diğer arkeolojik buluntuların Orta Asya kazılarında ele geçenlerle benzerlik taşıması bu ulusun hem Türk, hem de Orta Asyalı olduğunu açıkça göstermektedir. Ayrıca Avar dilindeki Türkçe kökenli sözcüklerin fazla olması da, Avarlar'ın Türklüğü'nü gösteren bir başka tarihsel kanıttır. Göktürk alfabesi kullanırlar ve Çuvaş Türkçesi ile konuşurlardı.

 Avarlar'da Devlet

Avrupalıların "Avar" dedikleri bu kavmin Türkçe'de okunuşu "Apar"dır. Orhun yazıtlarında bu biçimde yer alması, Avarlar'ın Türkçe'de Apar olarak adlandırıldığını göstermektedir. Avrupa Avar kağanları da, Asya'daki Avar kağanlarının soyundan geliyorlardı. Hunlarla karşılaştırıldığında daha iyi bir devlet örgütleyicisi olan Avarlar Asya'da öğrendikleri devlet geleneğini Avrupa'ya taşımışlar ve bu geleneği Avrupa'da göçmen ve barbar olarak yaşayan kavimlere öğretmişlerdir. Macaristan'a yerleştikten sonra, devlet merkezini sağlam kurmuşlar, üç yüzyıla yakın bir süre oturdukları ülkenin egemeni olmuşlardır. Çeşitli savaşlarda yenilmelerine karşı, devlet geleneğinin güçlü olması nedeniyle bu kadar uzun bir süre ayakta kalabilmişlerdir. Kendi zamanlarında Roma ve Bizans İmparatorluklarına kafa tutabilmelerinin de arkasında yatan gerçek neden, sağlam bir devlet geleneğine sahip olmalarıdır.

Avarlar da temelde, Hunlar ve diğer eski Türk devletleri gibi göçebe bir kavimdiler. Avar devleti genelde kavimler ve kabilelerden meydana gelen bir federasyon yapısında kurulmuştu. Devletin yönetici kesimi Avarlar'ın kurucu hanedanından geliyordu ama, ülkede çok değişik kökenden gelen kavimler ve boylar vardı ve bunlar Avar egemenliği altında beraberce yaşıyorlardı. Kafkasya'dan geçerken birçok Bulgar-Türk kavimlerini bu arada Ogur, Oturgur, Kuturgur ve Onugur kavimlerini de beraberlerinde sürüklemişlerdi. Türk kavimlerinden başka Germen olan Gepid'ler ve önemli sayıda Slav boyları Avarlar'ın egemenliği altına girmişlerdi. Avarlar, kendilerine bağlı bu kavimleri daha çok sınır boylarına yerleştirirler ve saldırılara karşı tampon olarak kullanırlardı. Ayrıca bazı seferlerde gene bu bağlı kavimleri öncü güçler olarak savaşa sokarlardı. Avarlar kendilerine bağlı kavimlere pek acımamışlar tehlike anında onları kullanmışlardı. Böylece hem kendi ordularını koruyorlar, hem de bağlı kavimleri kırdırıyorlardı. Hem Asya, hem de Avrupa Avar devletlerinin başında kağan unvanı taşıyan bir hükümdar bulunuyordu. Kraldan sonra ise Yuğruş adını taşıyan vezirler geliyordu. Avarlar'da ayrıca bir de Tudun rütbesi bulunuyordu. Daha çok başkomutan için kullanılan bu unvana genelde kağan sahipti.

Avarlar'ın devlet örgütlenmesi temelde ordu ve askerliğe dayanıyordu. Avarlar her zaman Avrupa ülkelerinden fazla bir orduyu hazır tutmuşlar ve bu ordu ile seferlere çıkmışlardır. Ordu saldırı ve savunmaya göre iki türlü kuruluyordu. Saldırı ordusunun yapısı şöyleydi: Avarlar ve Bulgar Türkleri atlı güçleri, Slavlar, Gepidler ve diğer kavimler ise piyade ile filoyu oluşturuyorlardı. Sirmium savaşı sırasında kuşatmayı bilmeyen Avarlar, daha sonra bunun tekniğini çok iyi öğrenerek tüm savaşlarında başarı ile uygulamışlardı. Ordu devletin olduğu kadar toplumun da belkemiğini oluşturuyordu.

Dış politikada Avarlar kendilerinden önce ülkelerine egemen olan Batı Hun İmparatorluğu'nun yolunu izlemişlerdir. Avar kağanları ile Bizans imparatorları arasındaki ilişki her zaman gergin olmuştur. Her iki devlet sürekli olarak birbirine karşı iki yüzlülük ve kurnazlık politikası izlemiştir. Bizans imparatorlarının Avar devletine ödedikleri yıllık yardım paraları gerçekte ağır yıllık vergilerden başka bir şey değildir. Buna karşılık Bizans imparatorları Avar ülkesini her zaman Bizans İmparatorluğu'nun bir parçası sayarlardı ve bu toprakları kaçak oldukları için Bizans koruması altına giren Avarlar'a armağan olarak verdiklerini ileri sürerlerdi. Bizanslıların bu iyimserliğine karşı Avarlar, birkaç kez Bizans ülkesine saldırarak İstanbul yakınlarına gelmişlerdir. Bizans'a düşman olan Avarlar Batı Roma ve Germenlere karşı hoşgörü politikası izlemişlerdir. Longobardlar Avarlar ile dost ilişkileri içinde olmuşlardır. Yenilgiye uğrayan Gepidler ise Avarlara boyun eğmeyi, akraba Longobardlara uyruk olmaya tercih etmişlerdir. Avarlar da bunun üzerine Gepidlere iyi davranmışlar köle uygulaması yapmamışlardır. Gepidler zamanla Avarlar içinde erimişler ve isimleri Avarlar ile beraber tarih sahnesinden silinmiştir.

Slav tarihi açısından Avarlar'ın büyük önemi vardır. Atlı göçebe bir toplum olan Avarlar, savaşlarında ve seferlerinde kendilerine piyade hizmeti görecek asker sağlamak amacıyla fethettikleri yerlere Slav kavimlerini yerleştirmişler, sınır boylarında koruyucu göçler olarak kullanmışlardır. Slavlar, Avarlar sayesinde Elbe, Karpat, Vistül, Dalmaçya, Balkanlar ve Macaristan gibi çok geniş bir alana yayılmışlardır. Bu nedenle Slavlar genişlemelerini ve bu kadar geniş bir alana yayılmalarını Avarlar'a borçludurlar. Avarlar her şeye karşın Slavlar'ı çok derinden etkilemişlerdir. Slav kaynaklarında Avarlar ile ilgili çeşitli bilgiler görülmektedir. Slavlar Avarlar'ı kullanarak ilerlemişler ve yayılmışlar, daha sonra Avarlar'ın yok olmasıyla bugünkü durumlarına gelmelerini sağlayan sürece girmişlerdir. Slavların dilinde var olan "Avarlar gibi yok oldular" sözü, Slavların Avarlar'ın yıkılmasından ve onların yerlerini böylece ele geçirmelerinden dolayı sahip oldukları sevinci dile getirmektedir.

 Avarlar'da Din

Din açısından Avarlar ile ilgili kaynaklar değişik bilgiler vermektedir. Diğer Orta Asya ve göçebe kavimleri gibi Avarlar'ın da şamanist oldukları düşünülebilir. Avarlar'da şamanlık ve şamanlar bulunduğunu gösteren bazı sözcükler, onların dilini yansıtan belgelerde ortaya çıkmıştır. Bizans kaynakları da büyücü veya sihirbaz olduğu sanılan bir kişinin Bayar Kağan'ın eliden kaçtıktan sonra Bizans İmparatorluğu'na sığındığını söylemektedir. Bu gibi veriler Avarlar'ın temelde ve başlangıçta şamanlık dinini benimsediklerini göstermektedir.

Avrupa'nın içlerine girdikçe ve Avrupalı uluslarla ilişki kurdukça Hıristiyanlık Avarların önüne çıkmıştır. Bazı Bizans rahiplerinin Avar ülkesinde Hıristiyanlığı yaymak için çalıştıklarına dair bilgiler vardır. Hıristiyan papazları propaganda yaparken yakalayan Avarlar bunlara pek bir şey yapmamış, sonra da serbest bırakmışlardır. Worms piskoposunun Avar ülkesinde Hıristiyanlık propagandasına çıktığı tarih kaynaklarında açıkça yazılmıştır. Avarlar Hıristiyan piskoposlara dokunmadıkları gibi, Hıristiyan olmaya da yanaşmamışlardır.

Avarların Hıristiyanlığı benimsemesi ancak Franklar'ın ülkeyi ele geçirmesinden sonra başlamıştır. Frank Kralı Büyük Karl'ın gönlünü kazanarak ülkeyi kurtarmak isteyen Avar Kağanı Hıristiyanlığı benimseyince, onunla beraber birçok kişi de Hıristiyan olmuştur. Ama ülke gene de elden gidince, Avarlar arasında bu kez de Hıristiyanlığa karşı bir tutum ortaya çıkmıştır.


K AYNAK:http://www.denizce.com/tdavar.asp

 
 
 
 
  ☆ TÜRK TİM ☆
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
TÜRK TİM
Bugün 48 ziyaretçi (52 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol