☆TÜRK TİM☆
☆☆☆☆TÜRK TİM☆☆☆☆  
 
  BATI HUN 11.12.2024 10:12 (UTC)
   
 

                          

                           BATI HUN

 

BATI HUN

 

 

Batı Hunları ile ilgili kaynaklar ve yorumlar çok çeşitlidir. Bazı kaynaklar Batı Hun İmparatorluğu ile Avrupa Hun İmparatorluğu'nu ayırmakta ve bunları iki ayrı devlet olarak kabul etmekte, bazıları ise Batı ve Avrupa Hun İmparatorluklarını birbirlerinin devamı sayarak tek devlet kabul etmektedir. Batı Hunlarının geldikleri yer konusunda da değişik görüşler ileri sürülmesine karşın, son yapılan araştırmalar bu Hunların Büyük Hun İmparatorluğu'nun dağılmasından sonra Orta Asya'dan göç eden kavimler olduğunu kesinleştirmiştir. Batı Hunlarının Asya kökenli ve Büyük Hun Devleti'ni kuran kavimlerin torunları olduklarına artık kesin bir gözle bakılmaktadır. Bu konuda tarihsel, kültürel ve toplumsal bilgiler kanıtlanmıştır.

 

Hunlar Batı steplerine göç etmeden önce buralarda İskitler yaşıyordu. Daha sonraları İran'dan gelen Sarmallar İskit İmparatorluğu'nun yıkılmasında önemli rol oynadılar ve İran kökenli kavimler Batı steplerine yayıldılar. Büyük Hun İmparatorluğu dağıldıktan sonra Orta Asya'da kurulması denenen bazı Hun devletleri uzun ömürlü olamadı ve Hunlar yavaş yavaş Batı'ya doğru göç etmeye başladılar. Öncelikle Aral Gölü civarında görülen Hunlar, sonraları Don ve Volga ırmakları kıyılarında görüldüler. Bu tarihlerde Karadeniz'in bazı kısımları Gotların işgali altında bulunuyordu. Don-Dinyeper ırmakları arasında Ostrogotlar, onların batısında da Vizigotlar yerleşmişti. Daha Batı'da ise Vandallar oturuyordu. Bu bölgelerde ayrıca bazı Germen kavimleri ile İran boyları karışık biçimlerde yaşıyorlardı. Hun başbuğu Balamir'in yönetimindeki ilk saldırılar önce Doğu Gotları olan Ostrogot devletini yıktı, sonra da Batı Gotları olan Vizigotlar tarih sahnesinden silindiler. Gotlar bu yenilgiler üzerine kalabalık gruplar halinde Batı Avrupa'ya kaçtılar. Bu dönemde birçok kavim Hunların zorlamasıyla Karadeniz'in kuzeyinden Avrupa'ya doğru göç etti. Hunlar Roma İmparatorluğu'nun kuzey kesimlerini de altüst ederek İspanya'ya kadar büyük bir kavimler göçüne neden oldular. Yendikleri kavimlerden aldıkları esirler ile ordularını genişleterek Avrupa'nın içine doğru saldırılarını yoğunlaştırdılar. Kısa zamanda yoğun bir Hun saldırısı ile karşı karşıya kalan Avrupa'nın dengesi altüst oldu. Tüm Avrupalılar Hunlara barbar gözü ile bakıyor ve onlardan çok korkuyorlardı. Hunlar ilk kez 378 yılında Tuna nehrini geçtiler ve Roma İmparatorluğu'ndan herhangi bir direniş görmeden Trakya'ya kadar indiler. Daha sonraları da Macaristan'ın iç kısımlarına uzanan bir büyük sefer düzenlediler. Bu bölgelerde yaşayan kavimler korkularından Roma İmparatorluğu'nun sınırları içine giriyorlar ve Romalıların askeri gücüne sığınıyorlardı.

 

Roma İmparatoru I.Theodosius'un 395'te ölmesi üzerine Hunlar yeniden harekete geçtiler, iki cepheden hareket eden Hunlar'ın bir kısmı Balkanlar'dan Trakya'nın içlerine inerken bir kısmı da Kafkasya'dan geçerek Anadolu'nun iç kısımlarına giriyorlardı. Hunların doğu kanadı tarafından düzenlenen bu akınları Basık ve Kursık adlı başbuğlar yönetiyordu. Hunlar Anadolu'ya indikten sonra burada kalmamışlar, iç kısımlara doğru ilerlemişler, Çukurova'yı ve Suriye'yi işgal etmişlerdir. Kudüs'e kadar inen Hunlar daha sonra kuzeye dönerek Orta Anadolu'ya yürüdüler ve daha sonra da Azerbaycan yolu ile kendi merkezleri olan Kuzey Karadeniz'e döndüler. İskitlerden sonra Türklerin ikinci kez Anadolu'ya gelişleri Hunlar döneminde olmuştur. Hunlar bir süre sonra Doğu Roma İmparatorluğu'nu çökertmeye yönelik saldırılarını artırdılar. Ancak dış politika olarak Doğu Roma'yı ortadan kaldırmayı ana ilke olarak benimserken, buna karşı Batı Roma ile dostluk ilişkilerini geliştirmişlerdi. Avrupa'da ortalığı karıştıran bazı barbar kavimlerin hem Romalıların hem de Hunların düşmanı olması Hun devletini böyle bir dış politikaya yöneltmişti. 400 yılından sonra ise Hunlar Batı Roma'nın sınır eyaletlerine girmeye başladılar. Hun korkusu ile yerlerini terk eden Vandallar, Saksonlar, Burgonlar Avrupa'yı birbirine katıyorlardı. Hem Romalılar hem de Hunlar bu barbar kavimlerin üzerine giderek bunları sindirdiler. Hunların zaferlerinden sonra bu kavimler daha da Batı'ya yöneldiler ve Galya'ya gittiler. Böylece Batı'ya doğru Hunların yolu üzerindeki engeller kalkmış oluyordu.

 

Sınırları Asya'da Balkaş Gölü yakınlarına kadar uzanan Hun İmparatorluğu'nun batı kanadı hükümdarı olan Uldız, 405 ve 409 yıllarında Tuna'yı geçerek Bizans'a Hun tehdidinin sürdüğünü göstermişti. Uldız'dan sonra Hun İmparatorluğu'nun başına Karaton geçti. Karaton daha çok doğu yöresiyle uğraştı ve Bizanslılar ile ilişki kurdu. Bizans devletinin ortadan kaldırılması için de bir yandan hazırlıklarını sürdürdü.

 

Tuna havzasını ele geçirip bölgedeki kavimleri Batı'ya süren Hunlar, yavaş yavaş Tuna nehrinin kıyılarına yerleştiler, imparatorluğun merkezi de Tuna kıyılarında kuruldu. Ne var ki, Batı Hunlarının büyük bir bölümü gene de Don ırmağının doğusunda uzanan steplerde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Batı Hun İmparatorluğu'nun ilk merkezi bu steplerdeydi, sonraları Tuna kıyılarına geçilmiştir. 400 yılı sıralarında Avrupa'ya yerleşmeyi tamamlayan Hunlar, bundan sonra hep Roma İmparatorluğu ile ilgilenmişlerdir. Hunlar Tuna havzasında yerleştikten sonra göçebelikten vazgeçmişler ve diğer bölgelerin fethedilmesi için, daha önce kendilerine bağladıkları kavimleri kullanmışlardır.

 

Tuna ve Tisa havzalarının işgalini sürdürebilmek için Hunların Çek ve Moravya ovalarından geri dönmeleri gerekiyordu. Transilvanya'nın her parçasının işgaline ancak sıra geliyordu. Önemli gördükleri yerlere kendileri gidiyorlar, önemsiz yerlere de kendilerine bağımlı kavimleri gönderiyorlardı. Özellikle Pontus bölgesinde egemenlikleri altına aldıkları Doğu Gotları Hunlar adına çok kan dökmüşlerdi. Daha sonraları Hunlar hem Burgondların, hem de Frankların bölgelerine akınlar düzenleyerek bu bölgeleri de kendi egemenlik alanı içine aldılar. Böylece Hunlar Kuzey Denizi'ne kadar geldiler. Bu step kavimi Kuzey Denizi'nin rutubetli ve tuzlu havası karşısında yenilgiye uğradı. Buralara yerleşemeyeceklerini anladılar ama, gene de bu bölgeyi gelecekteki akınları için kendi denetimleri altında tutmak istiyorlardı, Roma İmparatorluğu'na bağlı olan Batı bölgelerinde gözleri vardı. Bu bölgelere yapacakları akınlarda Kuzey Denizi kıyılarını üs olarak kullanmayı düşünüyorlardı. Hunlar kuzeydeki kavimlerin yalnızca bağlılıklarıyla yetindiler ve onlardan fazla bir şey beklemediler.

 


 Yeni Bir K
avim

 

Hun devletinin yükselme dönemi olan 400 yıllarında Asya steplerinde yeni bir kavim beliriyor ve zamanla bir göçebe imparatorluğu kuruyordu. Bunlar Avarlardı. Balkaş ve Aral gölleri civarında artık egemenliği ele geçiriyorlardı. Hunlar doğu bölgelerinde meydana gelen bu değişikliğe karşı çıkmamış ve imparatorluğun sınırlarını, savunma hatlarını Aral Gölü'nün civarına çekmişlerdi. Ancak, Doğu kapısını ellerinde tutarak Asya'nın çeşitli bölgeleri ile ilişkileri sürdürüyorlardı. Avar tehlikesinden dolayı diğer Asya ulusları ile daha yakından ilişkiler kuruyor ve zaman zaman Romalılar ile anlaşarak çeşitli kavimleri kendi egemenlikleri altına alıyorlardı. Bu durum iki imparatorluğun da yararına oluyordu. Hunların barbarları dizginlemesi Roma İmparatorluğu'nu da barbar saldırılarından kurtarmış oluyordu. Buna karşılık Hunlar da Pontus'dan Kuzey Denizi'ne kadar uzayan geniş alanda Romalıların hiçbir isteği olmayacağından emin yaşıyorlardı. Barbar kavimlerin istilasına ve iç karışıklıklara karşın Roma ve Hun İmparatorlukları arasındaki anlaşma o dönemde önem kazanıyordu. Hunlardan sonra barbar dünyasına egemen olan Avarlar ve Göktürkler de Bizansa karşı benzer bir politika izlemişler ve tıpkı Hunlar gibi başlangıçta Bizans İmparatorluğu'nun dostluğunu aramışlar, sonraları ise saldırıya geçmişlerdi.

 

İran ile anlaşan Hunlar, ancak bundan sonra Gotlar ve benzeri barbar kavimlerin egemenliklerine son vermişlerdir. Hunlar ile Batı Roma İmparatorluğu arasındaki sıcak ilişkiler Hun İmparatoru Uldin zamanında başlamıştır. Hunlar saldırılardan sonra toparlanınca Uldin artık Bizans'tan bir şey beklememeye başladı. Sonraları da Bizans'a saldırılarını artırdı. Roma İmparatorluğunun elinde ise Hun anlaşması büyük bir koz olarak bulunuyordu. Kendisine bağlı Cermen kavimleri ne zaman başkaldırırsa Hunların bunları ezmelerine izin veriyordu. Hun ve Roma anlaşması Germenlere en ağır darbeyi Ren nehri boylarında indirdi. Hunlar Burgond krallığını ortadan kaldırarak Galya'ya doğru ilerlediler. Bundan sonra zaman zaman Hun ve Roma ortak birlikleri civardaki diğer kavimler üzerine saldırılar düzenlediler. Hunların Bizans ile dostluğu çok kısa sürdü ama Batı Roma İmparatorluğu ile dostlukları karşılıklı çıkarlar nedeniyle uzun süreli oldu. Batı Roma İmparatorluğunun bir çöküş dönemine girmesi de bu dostluğu zorlayan ve uzun ömürlü kılan ana nedenlerdi. Batı Roma zayıfladığından düzenli orduları kalmamış ve savaşlara kendilerine bağlı kavimlerden oluşturdukları ordularla gidiyorlardı. Ayrıca barbarlardan bir kısmını ücretli asker olarak işe almışlar ve bunlardan Roma ordusunu kurmuşlardır. Roma devleti zayıfladıkça Hunların saldırıları ve yağmaları bu imparatorluğun topraklarında göze çarpıyordu.

 
Batı Hunları tarihinde 422 yılının özel bir önemi vardır. Bu tarihte Hun hükümdar ailesinden gelen dört kardeş olan Rua, Muncuk, Aybars ve Oktar'dan Rua, imparatorluk makamını işgal etti. Muncuk erken öldüğü için diğer iki kardeş kanat kralları durumunda bulunuyorlardı. Politikada Uldız'ın izinden yürüyen Rua, Bizans'ın Hun ordusunu ayaklanmaya kışkırtmak ve uyruk altındaki kavimleri Hunlar'dan ayırmak amacıyla Hun topraklarında çalıştırdığı casusluk örgütü ile propagandacıları ileri sürerek düzenlediği Balkan seferinde hiç direnme göstermeyen Bizans devletini yıllık vergiye bağladı. Vergi karşılığı olarak alınan 350 libre altın o dönem için önemli bir vergiydi. Batı Roma Devleti de iç karışıklıklar içinde bunalıyordu. O sıralarda güç durumda kalan Roma komutanları Hunlara kaçarak imparator Rua'nın yardımına sığınıyorlardı. Rua'nın güçlü kişiliği Hun Imparatorluğu'nu her iki Roma devletinde de etkin bir duruma getirmişti. Rua'dan barışı yıllık vergi ile sağlayan Bizanslılar bir yandan da Hunlara bağlı bulunan kavimleri kışkırtmaktan geri kalmıyorlardı. Bunun üzerine Rua Bizanslı tüccarların Hun topraklarında ticaret yapmaları ile Bizans devletinin Hun ülkesinden ücretli asker toplama iznini yasakladı. Bu arada Rua, karşılık olarak Hun İmparatorluğu'ndan kaçan eski bazı devlet adamı ve komutanların geri verilmesini istedi. Ne var ki, tam bu sırada 434 yılında İmparator Rua ölünce Bizanslılar çok sevindiler. Hun İmparatorluğu'nun başına yeni bir hükümdar geçince Bizanslıların sevinci kursaklarında kaldı. Amcası Rua ölünce onun yerine yeğeni Attila geçmişti.

KAYNAK:http://www.denizce.com/tdbuyukhun.asp

 

 
 

Batı Hunları ile ilgili kaynaklar ve yorumlar çok çeşitlidir. Bazı kaynaklar Batı Hun İmparatorluğu ile Avrupa Hun İmparatorluğu'nu ayırmakta ve bunları iki ayrı devlet olarak kabul etmekte, bazıları ise Batı ve Avrupa Hun İmparatorluklarını birbirlerinin devamı sayarak tek devlet kabul etmektedir. Batı Hunlarının geldikleri yer konusunda da değişik görüşler ileri sürülmesine karşın, son yapılan araştırmalar bu Hunların Büyük Hun İmparatorluğu'nun dağılmasından sonra Orta Asya'dan göç eden kavimler olduğunu kesinleştirmiştir. Batı Hunlarının Asya kökenli ve Büyük Hun Devleti'ni kuran kavimlerin torunları olduklarına artık kesin bir gözle bakılmaktadır. Bu konuda tarihsel, kültürel ve toplumsal bilgiler kanıtlanmıştır.

 

Hunlar Batı steplerine göç etmeden önce buralarda İskitler yaşıyordu. Daha sonraları İran'dan gelen Sarmallar İskit İmparatorluğu'nun yıkılmasında önemli rol oynadılar ve İran kökenli kavimler Batı steplerine yayıldılar. Büyük Hun İmparatorluğu dağıldıktan sonra Orta Asya'da kurulması denenen bazı Hun devletleri uzun ömürlü olamadı ve Hunlar yavaş yavaş Batı'ya doğru göç etmeye başladılar. Öncelikle Aral Gölü civarında görülen Hunlar, sonraları Don ve Volga ırmakları kıyılarında görüldüler. Bu tarihlerde Karadeniz'in bazı kısımları Gotların işgali altında bulunuyordu. Don-Dinyeper ırmakları arasında Ostrogotlar, onların batısında da Vizigotlar yerleşmişti. Daha Batı'da ise Vandallar oturuyordu. Bu bölgelerde ayrıca bazı Germen kavimleri ile İran boyları karışık biçimlerde yaşıyorlardı. Hun başbuğu Balamir'in yönetimindeki ilk saldırılar önce Doğu Gotları olan Ostrogot devletini yıktı, sonra da Batı Gotları olan Vizigotlar tarih sahnesinden silindiler. Gotlar bu yenilgiler üzerine kalabalık gruplar halinde Batı Avrupa'ya kaçtılar. Bu dönemde birçok kavim Hunların zorlamasıyla Karadeniz'in kuzeyinden Avrupa'ya doğru göç etti. Hunlar Roma İmparatorluğu'nun kuzey kesimlerini de altüst ederek İspanya'ya kadar büyük bir kavimler göçüne neden oldular. Yendikleri kavimlerden aldıkları esirler ile ordularını genişleterek Avrupa'nın içine doğru saldırılarını yoğunlaştırdılar. Kısa zamanda yoğun bir Hun saldırısı ile karşı karşıya kalan Avrupa'nın dengesi altüst oldu. Tüm Avrupalılar Hunlara barbar gözü ile bakıyor ve onlardan çok korkuyorlardı. Hunlar ilk kez 378 yılında Tuna nehrini geçtiler ve Roma İmparatorluğu'ndan herhangi bir direniş görmeden Trakya'ya kadar indiler. Daha sonraları da Macaristan'ın iç kısımlarına uzanan bir büyük sefer düzenlediler. Bu bölgelerde yaşayan kavimler korkularından Roma İmparatorluğu'nun sınırları içine giriyorlar ve Romalıların askeri gücüne sığınıyorlardı.

 

Roma İmparatoru I.Theodosius'un 395'te ölmesi üzerine Hunlar yeniden harekete geçtiler, iki cepheden hareket eden Hunlar'ın bir kısmı Balkanlar'dan Trakya'nın içlerine inerken bir kısmı da Kafkasya'dan geçerek Anadolu'nun iç kısımlarına giriyorlardı. Hunların doğu kanadı tarafından düzenlenen bu akınları Basık ve Kursık adlı başbuğlar yönetiyordu. Hunlar Anadolu'ya indikten sonra burada kalmamışlar, iç kısımlara doğru ilerlemişler, Çukurova'yı ve Suriye'yi işgal etmişlerdir. Kudüs'e kadar inen Hunlar daha sonra kuzeye dönerek Orta Anadolu'ya yürüdüler ve daha sonra da Azerbaycan yolu ile kendi merkezleri olan Kuzey Karadeniz'e döndüler. İskitlerden sonra Türklerin ikinci kez Anadolu'ya gelişleri Hunlar döneminde olmuştur. Hunlar bir süre sonra Doğu Roma İmparatorluğu'nu çökertmeye yönelik saldırılarını artırdılar. Ancak dış politika olarak Doğu Roma'yı ortadan kaldırmayı ana ilke olarak benimserken, buna karşı Batı Roma ile dostluk ilişkilerini geliştirmişlerdi. Avrupa'da ortalığı karıştıran bazı barbar kavimlerin hem Romalıların hem de Hunların düşmanı olması Hun devletini böyle bir dış politikaya yöneltmişti. 400 yılından sonra ise Hunlar Batı Roma'nın sınır eyaletlerine girmeye başladılar. Hun korkusu ile yerlerini terk eden Vandallar, Saksonlar, Burgonlar Avrupa'yı birbirine katıyorlardı. Hem Romalılar hem de Hunlar bu barbar kavimlerin üzerine giderek bunları sindirdiler. Hunların zaferlerinden sonra bu kavimler daha da Batı'ya yöneldiler ve Galya'ya gittiler. Böylece Batı'ya doğru Hunların yolu üzerindeki engeller kalkmış oluyordu.

 

Sınırları Asya'da Balkaş Gölü yakınlarına kadar uzanan Hun İmparatorluğu'nun batı kanadı hükümdarı olan Uldız, 405 ve 409 yıllarında Tuna'yı geçerek Bizans'a Hun tehdidinin sürdüğünü göstermişti. Uldız'dan sonra Hun İmparatorluğu'nun başına Karaton geçti. Karaton daha çok doğu yöresiyle uğraştı ve Bizanslılar ile ilişki kurdu. Bizans devletinin ortadan kaldırılması için de bir yandan hazırlıklarını sürdürdü.

 

Tuna havzasını ele geçirip bölgedeki kavimleri Batı'ya süren Hunlar, yavaş yavaş Tuna nehrinin kıyılarına yerleştiler, imparatorluğun merkezi de Tuna kıyılarında kuruldu. Ne var ki, Batı Hunlarının büyük bir bölümü gene de Don ırmağının doğusunda uzanan steplerde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Batı Hun İmparatorluğu'nun ilk merkezi bu steplerdeydi, sonraları Tuna kıyılarına geçilmiştir. 400 yılı sıralarında Avrupa'ya yerleşmeyi tamamlayan Hunlar, bundan sonra hep Roma İmparatorluğu ile ilgilenmişlerdir. Hunlar Tuna havzasında yerleştikten sonra göçebelikten vazgeçmişler ve diğer bölgelerin fethedilmesi için, daha önce kendilerine bağladıkları kavimleri kullanmışlardır.

 

Tuna ve Tisa havzalarının işgalini sürdürebilmek için Hunların Çek ve Moravya ovalarından geri dönmeleri gerekiyordu. Transilvanya'nın her parçasının işgaline ancak sıra geliyordu. Önemli gördükleri yerlere kendileri gidiyorlar, önemsiz yerlere de kendilerine bağımlı kavimleri gönderiyorlardı. Özellikle Pontus bölgesinde egemenlikleri altına aldıkları Doğu Gotları Hunlar adına çok kan dökmüşlerdi. Daha sonraları Hunlar hem Burgondların, hem de Frankların bölgelerine akınlar düzenleyerek bu bölgeleri de kendi egemenlik alanı içine aldılar. Böylece Hunlar Kuzey Denizi'ne kadar geldiler. Bu step kavimi Kuzey Denizi'nin rutubetli ve tuzlu havası karşısında yenilgiye uğradı. Buralara yerleşemeyeceklerini anladılar ama, gene de bu bölgeyi gelecekteki akınları için kendi denetimleri altında tutmak istiyorlardı, Roma İmparatorluğu'na bağlı olan Batı bölgelerinde gözleri vardı. Bu bölgelere yapacakları akınlarda Kuzey Denizi kıyılarını üs olarak kullanmayı düşünüyorlardı. Hunlar kuzeydeki kavimlerin yalnızca bağlılıklarıyla yetindiler ve onlardan fazla bir şey beklemediler.

 


 Yeni Bir K
avim

 

Hun devletinin yükselme dönemi olan 400 yıllarında Asya steplerinde yeni bir kavim beliriyor ve zamanla bir göçebe imparatorluğu kuruyordu. Bunlar Avarlardı. Balkaş ve Aral gölleri civarında artık egemenliği ele geçiriyorlardı. Hunlar doğu bölgelerinde meydana gelen bu değişikliğe karşı çıkmamış ve imparatorluğun sınırlarını, savunma hatlarını Aral Gölü'nün civarına çekmişlerdi. Ancak, Doğu kapısını ellerinde tutarak Asya'nın çeşitli bölgeleri ile ilişkileri sürdürüyorlardı. Avar tehlikesinden dolayı diğer Asya ulusları ile daha yakından ilişkiler kuruyor ve zaman zaman Romalılar ile anlaşarak çeşitli kavimleri kendi egemenlikleri altına alıyorlardı. Bu durum iki imparatorluğun da yararına oluyordu. Hunların barbarları dizginlemesi Roma İmparatorluğu'nu da barbar saldırılarından kurtarmış oluyordu. Buna karşılık Hunlar da Pontus'dan Kuzey Denizi'ne kadar uzayan geniş alanda Romalıların hiçbir isteği olmayacağından emin yaşıyorlardı. Barbar kavimlerin istilasına ve iç karışıklıklara karşın Roma ve Hun İmparatorlukları arasındaki anlaşma o dönemde önem kazanıyordu. Hunlardan sonra barbar dünyasına egemen olan Avarlar ve Göktürkler de Bizansa karşı benzer bir politika izlemişler ve tıpkı Hunlar gibi başlangıçta Bizans İmparatorluğu'nun dostluğunu aramışlar, sonraları ise saldırıya geçmişlerdi.

 

İran ile anlaşan Hunlar, ancak bundan sonra Gotlar ve benzeri barbar kavimlerin egemenliklerine son vermişlerdir. Hunlar ile Batı Roma İmparatorluğu arasındaki sıcak ilişkiler Hun İmparatoru Uldin zamanında başlamıştır. Hunlar saldırılardan sonra toparlanınca Uldin artık Bizans'tan bir şey beklememeye başladı. Sonraları da Bizans'a saldırılarını artırdı. Roma İmparatorluğunun elinde ise Hun anlaşması büyük bir koz olarak bulunuyordu. Kendisine bağlı Cermen kavimleri ne zaman başkaldırırsa Hunların bunları ezmelerine izin veriyordu. Hun ve Roma anlaşması Germenlere en ağır darbeyi Ren nehri boylarında indirdi. Hunlar Burgond krallığını ortadan kaldırarak Galya'ya doğru ilerlediler. Bundan sonra zaman zaman Hun ve Roma ortak birlikleri civardaki diğer kavimler üzerine saldırılar düzenlediler. Hunların Bizans ile dostluğu çok kısa sürdü ama Batı Roma İmparatorluğu ile dostlukları karşılıklı çıkarlar nedeniyle uzun süreli oldu. Batı Roma İmparatorluğunun bir çöküş dönemine girmesi de bu dostluğu zorlayan ve uzun ömürlü kılan ana nedenlerdi. Batı Roma zayıfladığından düzenli orduları kalmamış ve savaşlara kendilerine bağlı kavimlerden oluşturdukları ordularla gidiyorlardı. Ayrıca barbarlardan bir kısmını ücretli asker olarak işe almışlar ve bunlardan Roma ordusunu kurmuşlardır. Roma devleti zayıfladıkça Hunların saldırıları ve yağmaları bu imparatorluğun topraklarında göze çarpıyordu.

 
Batı Hunları tarihinde 422 yılının özel bir önemi vardır. Bu tarihte Hun hükümdar ailesinden gelen dört kardeş olan Rua, Muncuk, Aybars ve Oktar'dan Rua, imparatorluk makamını işgal etti. Muncuk erken öldüğü için diğer iki kardeş kanat kralları durumunda bulunuyorlardı. Politikada Uldız'ın izinden yürüyen Rua, Bizans'ın Hun ordusunu ayaklanmaya kışkırtmak ve uyruk altındaki kavimleri Hunlar'dan ayırmak amacıyla Hun topraklarında çalıştırdığı casusluk örgütü ile propagandacıları ileri sürerek düzenlediği Balkan seferinde hiç direnme göstermeyen Bizans devletini yıllık vergiye bağladı. Vergi karşılığı olarak alınan 350 libre altın o dönem için önemli bir vergiydi. Batı Roma Devleti de iç karışıklıklar içinde bunalıyordu. O sıralarda güç durumda kalan Roma komutanları Hunlara kaçarak imparator Rua'nın yardımına sığınıyorlardı. Rua'nın güçlü kişiliği Hun Imparatorluğu'nu her iki Roma devletinde de etkin bir duruma getirmişti. Rua'dan barışı yıllık vergi ile sağlayan Bizanslılar bir yandan da Hunlara bağlı bulunan kavimleri kışkırtmaktan geri kalmıyorlardı. Bunun üzerine Rua Bizanslı tüccarların Hun topraklarında ticaret yapmaları ile Bizans devletinin Hun ülkesinden ücretli asker toplama iznini yasakladı. Bu arada Rua, karşılık olarak Hun İmparatorluğu'ndan kaçan eski bazı devlet adamı ve komutanların geri verilmesini istedi. Ne var ki, tam bu sırada 434 yılında İmparator Rua ölünce Bizanslılar çok sevindiler. Hun İmparatorluğu'nun başına yeni bir hükümdar geçince Bizanslıların sevinci kursaklarında kaldı. Amcası Rua ölünce onun yerine yeğeni Attila geçmişti.

KAYNAK:http://www.denizce.com/tdbuyukhun.asp

 

 
 
 
 
  ☆ TÜRK TİM ☆
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
TÜRK TİM
Bugün 2 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol